Küresel borçlar, Çin ve ABD’deki borçlanmanın etkisiyle 2 trilyon doların üzerinde arttı. Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF), “Küresel Borç Monitörü” raporunu yayımladı ve rapora göre, küresel borç tutarı yılın ilk yarısında yaklaşık 2,1 trilyon dolar artarak 312 trilyon dolara çıktı. Bu artış, geçen yılın aynı dönemine kıyasla daha düşük olsa da, Çin ve ABD’nin borçlanmasının etkisi büyük oldu.
Çin ve ABD’nin yanı sıra Hindistan, Rusya ve İsveç de küresel borç artışında rol oynadı. Diğer yandan, birçok Avrupa ülkesi ve Japonya’da toplam borç tutarında düşüş gözlendi. Gelişmiş ekonomilerin toplam borcu 210,5 trilyon dolar olarak hesaplanırken, gelişmekte olan piyasalardaki borç ise 101,3 trilyon dolara ulaştı.
Küresel borcun dağılımına bakıldığında, hane halkına ait borçlar, finansal olmayan şirketlere ait borçlar, kamu borçları ve finansal şirketlere ait borçlar da arttı. Ancak, borçların gayrisafi yurt içi hasılaya (GSYH) oranı genel olarak istikrarlı bir seyir izledi ve yüzde 327-328 civarında seyretti.
Türkiye’de ise borçların GSYH’ye oranları incelendiğinde, hane halkına ait borçlar, finansal olmayan şirketlere ait borçlar, kamu borçları ve finansal sektöre ait borçlar düşüş gösterdi. Bu durum, Türkiye’nin borçlanma konusunda daha dikkatli bir politika izlediğini gösteriyor.
Küresel kamu borcunun ise 2030 yılına kadar 92 trilyon dolardan 145 trilyon dolara, ardından 2050 yılına kadar 440 trilyon doların üzerine çıkacağı öngörülüyor. Bu durum, hükümetlerin borçlanma politikalarını gözden geçirmeleri gerektiğini ortaya koyuyor.
Sonuç olarak, küresel borç krizine neden olan Çin ve ABD’nin yanı sıra diğer ülkelerin de borçlanma alışkanlıklarının dikkate alınması önemlidir. Bu noktada, borçlanmanın sürdürülebilirliği ve ekonomik istikrar için etkili politikaların belirlenmesi gerekmektedir. Bu sayede, küresel ekonominin sağlam temeller üzerine inşa edilmesi ve borç krizlerinin önlenmesi mümkün olacaktır.